"ETİKET" TOPLUM


“Dünya'nın, seni olman gerektiğini düşündüğün gibi değil de, olduğun gibi bilmesine izin ver. Eğer rol  yapıyorsan, er ya da geç rol yapmayı unutacaksın ve bu başına geldiğinde nerede olacaksın ?" 
                                     - Fanny BRİCE 

  Merhaba ev ahalisi :)

Bugün sizlerle temel ve önemli bir konuyu ele alacağım. Konumuz “ETİKET”…
Çevremizde veya genelleyecek olursak toplumda bu kavramın ne kadar sıklıkla kullanıldığını görmek için ele aldığım bloğumun ilk yazısını, nasıl hasar almadan bu durumdan kurtulabiliriz ? sorusunu da cevaplayarak bitirmeye çalışacağım. O halde keyifli okumalar :) 

 Etiket ya da etiketlemek bana göre içinde sonsuz özellik barındıran insanı/insanları, bir kalıba sığdırmak, bir kutuya hapsetmek çağrışımını yapıyor. Tek yönlü bakmak aslında… Camdan dışarıya baktığında gökyüzü, güneş, kuşlar; çöp kutusu, karga varken sen sadece yerde ki muz kabuğunu referans alıp “Yer de ne pismiş !” dersen, etiket kavramını aktif hale getirmiş olursun.  

Etiket sadece kötü yönde olmak zorunda değil. “Soğuk bir insansın” ya da “Senden bir cacık olmaz” gibi etiketlerin olabileceği gibi “Ne kadar da cana yakınsın” veya “Çok neşelisin “ gibi pozitif etiketlerde olabilir elbette...


(Akçin, 2018)

Peki, bu etiketler insanı ne tür bir psikoloji içine sokuyor? Sonuçları neler?

 Hem pozitif hem de negatif kısmına değinecek olursak, ikisinin de tek ortak noktası olumuz sonuçlar meydana getirmesi… Evet! Sen söylediğin birkaç kelimenin bu sonuçları meydana getireceğini düşünemezken hem de…
 Pozitif etiketler, insanı olduğundan farklı bir kalıba sokar. Sürekli olarak karşısındakinden “Çok iyi bir insansın”  , “Sürekli pozitifsin maşallah” gibi ifadeleri sıklıkla duyan kişi de “Ben pozitif bir insanım. İnsanlar beni üzülürken görmemeli” gibi duyguları içinde yaşar ve sonuç olarak ortaya şöyle bir tablo çıkar  :
-”Hayır, umutsuzluğa kapılamam” 
-“Of neden böyle oldu bana, mutsuz hissediyorum. Bana neler oluyor?”  gibi adımlarla başlayan derin depresyonlar pozitif etiketlerin bir sonucudur.

  Negatif etiketler ise insanda uzun vadede “kabul et ve dışlan” etkisi oluşturabilir. Bu insan her şeyi kabullenebilir. ”Böyle geldi böyle gider artık” , “Böyleyim yapacak bir şey yok” gibi cümle kalıplarına sığınır bu insan grubu da. Demek ki etiketlerin toplumda oluşturduğu derin yaralar var. Bu aşamada kabul edeceğimiz bir nokta var: İnsanların uzun süredir farkında olarak ya da olmayarak yaptıkları bu davranışı değiştirmemiz zor. Böyle insanlar hayatında hep olacak. Kalıplara sığmayacak kadar sonsuz özellik barındıran sen, insanlar tarafından belirli kalıplara veya belirli tanımların içine hapsedilebilirsin. Bunu isteyerek ya da istemeyerek yapabilirler fakat bize düşen kendi çizgimizin, doğrularımızın farkında olarak “Evet, bende öne çıkan bazı özellikler olabilir fakat ben bu kadar değilim ki daha fazlasıyım” düşüncesini içinde barındırmak… Yani etiketlerin yol açtığı “doğanı fark edememe engeli ”ne takılmamak ve her defasında senin daha çok farkında olmak... Gerçekten de kendini geliştirmek isteyen bir insan belirli özellikleri veya tanımı içerek o kutunun içine girmez. Buna zorlansa da o kutunu içine sığmaz.
Tanımlara, kalıplara hapsolmayacağınız güzel yıllarınız olsun ev ahalisi :)
Bitirişi John Mason’un bir sözü ile yapmak istiyorum : “Siz orijinal olarak doğdunuz. Bir kopya olarak ölmeyin “ 
Sevgiyle kalın…
 

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar